13 Ekim 2013 Pazar

Girişimcilik Kulübümüz Bu Seneyi "Erdem Genç" Semineriyle Açıyor! 24 Ekim Perşembe saat 10:00'da "eğlenerek para kazanmanın kitabını yazan" genç girişimci Erdem Genç'i ağırlıyoruz.


"20 Yaşında Patron Olmak" ve eğlenerek para kazanmak mümkün mü?
Çalışmak demek; ciddi işler yapmak, asık suratlı olmak demek midir?

"Girişimcilik" kavramına yeni bir bakış için sizi bu seminere bekliyoruz.


Bayramdan hemen sonra 24 Ekim Perşembe günü saat 10:00'da "eğlenerek para kazanmanın kitabını yazan" genç girişimci
Erdem Genç'i ağırlıyoruz.

Tabi ki Girişimcilik Kulübü'müzün organizasyonuyla.

Malesef kontenjanımız sınırlı, salon dışında kalacak katılımcılarımızdan şimdiden özür diliyoruz :)

Peki bu seminerde ne bulacaksınız?
ERDEM GENÇ'in kaleminden okuyun.


20 YAŞINDA PATRON OLMAK
Ağaç hep yaşken mi eğilir ya da adam olacak çocuk küçükten mi belli olur bilemem ama hatırladığım ilk ticari deneyimim beslenme çantamdakileri okul arkadaşlarıma satmamdı! Bakkal bir babanın dükkanda büyümüş oğlu olarak ailem harçlık vermezdi. Okula giderken, parayla alacağım –almam öngörülen- şeyler –örneğin bisküvi ve/veya meyve suyu- zaten yanıma verilirdi. Oysa ben de leblebi tozu yemek, o abidik gubidik çikolatalardan almak isterdim. Çareyi ise bendekileri satıp parasıyla bunlara koşmakta bulmuştum.

Anaokulunda palyaçolukla başlayan sanat maceram da ilköğretim, lise ve üniversitedeki tiyatro çalışmalarıyla devam etti. Ortaokuldaki okul gazetesinin editörlüğü üstüne lisede rock müzik konulu kendi dergimi çıkartıp satarak bir nevi iki sevdiğim şeyi, sanatın bir dalları olan müzik ve edebiyat ile ticareti birleştirmiş oldum. Dergi anca üniversite yıllarının ortalarına kadar devam etse de beni mutlu eden formülü bulmuştum: Sanatla uğraşırken para kazanmak.

Rock müzik sevdam üniversite yıllarında devam ederken Rock Kulübü kurulmasına öncülük ettim. Bu kulüpte düzenlediğimiz partiler ve konserler ile organizasyon deneyimi kazandım. Nasıl tanıtım yapılır, nasıl ekip kurulur, nasıl gruplarla anlaşılır, nasıl ses&ışık sistemleri gereklidir gibi soruların cevaplarını yaşayarak öğrendim. Sonra kendi ticari organizasyonlarımı yaparak para kazanmaya başladım. Her şey iyi giderken birikmiş tüm paralarımı ortaya döktüğüm dev bir festivale imza atarak büyük kazanç elde etmek istedim: Duman, Hayko Cepkin, Erkin Koray, Mine Çayıroğlu, Yakup aynı festivalde Yedikule Zindanları’nda 2006 Ekim’inde açıkhavada sahne alacaktı. O gün yağan yağmur festival sonu, benim de en büyük başarısızlığım oldu. Çok az kişi geldi ve uzun yıllarda ödemek üzere bolca borç birikti.

Bir yandan organizasyon yaparken bir yandan da Gittigidiyor’da Doğubank’tan aldığım elektronik ürünlerini Anadolu’ya satıyordum. Bu sırada yaptığım ürün sayfalarını, düz yazı değil de web sayfası tasarımı şeklinde yapıyordum. Böylece bir gün Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü’nde çalışan bir doktorun dikkatini çekti ve bana “Sağlık Müdürlüğümüz’ün de web sitesi yapılması gerekiyor. Burada uygun firma bulamadık. Teklif verir misiniz?” diye bir mesaj attı. O mesaj benim için Milli Piyango bileti gibiydi.

Düşündüm: Muhtemelen birçok firmadan teklif alacaktı. Rakipler teklifi ya e-posta ile gönderecekti ya da çıktı alıp kargo ile gönderecekti. Ben farklı olmak için adamı aradım ve “Sizi bizzat ziyaret ederek ihtiyaçlarınızı yerinde görmek, buna göre teklif vermek istiyorum” dedim. Şaşırdı ve memnuniyetle beklediğini belirtti.

Düşük limitli öğrenci kredi kartım izin verdiğince taksitle bir takım elbise ve dizüstü bilgisayarı ile takım elbisesi olan bir arkadaşımı yanıma asistanım olarak alıp Zonguldak’a doğru yola çıktık. Bir de bugüne kadar yaptığım web tasarımları yeterli olmayacağı için iyi web tasarımları yapan bir arkadaşımın referans sitelerini de yanıma almıştım. Bu genç ve şık beyleri gören doktor bize güvendi ve işi bize verdi. İş bedeli öyle güzel bir bedeldi ki bir yıllık kira ve elektrik, su, internet gibi temel giderlerimi karşılayacak düzeydeydi. Artık kafam rahattı ve yaşayacak parayı kazanmam gerekiyordu.

Konser organizasyonundaki olumsuz deneyimimden sonra artık garantili işler yapmak istiyordum. O dönemde de perküsyon popüler olmuştu. Bir kursla anlaşıp güzel bir markayla ritim dersleri vermeye başladık. Ama bireysel derslerin geliri düşük, uğraşısı çoktu ve tatmin etmiyordu.

Bir gün P&G’nin ajansı arayıp Rock’n’coke stantlarında ritim atölyesi yapıp yapamayacağımızı sordu.  Hemen “evet” diye yanıtladım. Hiç referansım olmadığı için elimdeki tek silahı kullandım: Bütçe. Dört gün boyunca sabahtan akşama kadar dört kişi çalıştık ve harcadığım para aldığımın iki katını aşmıştı.
P&G standında markaları olan Braun, Oral B, Orkid ve İpana vardı. Kıvrak bir hamleyle web sitemizin referanslar bölümüne Rock&Coke ile birlikte altı referans logosu eklemiştim. Daha sonra Tommy Hilfiger Bursa mağaza açılışları için bir ritim çalışması istediğinde onları referanslarımızı göstererek ikna ettim. Yedi referanstan sonra işler aldı yürüdü ve onlarca firmayla çalışma fırsatım oldu.

O yaz dil eğitimi için üç hafta gittiğim İngiltere’de ilk hafta kursa gitmek yerine Derby’deki Download Rock Festivali’ndeydim. İkinci hafta dil kursunu tamamladığımda ise kalan bir haftanın İngilizcemi çok da ilerletmeyeceğine kanaat getirip ritim atölyesi düzenleyen birçok firmadan randevu aldım.

Onlara Türkiye’de neler yaptıklarımızı anlatıp neler yaptıklarını sordum. Gördüm ki bu tarz çalışmalar takım çalışmasını güçlendirmek ve motivasyonu artırmak amaçlı olarak ciddi bir talep görüyor. Ayrıca ritim dışında dans, koro, fotoğraf, resim, müzik gibi farklı atölyeler de bulunuyor. Bu atölyelerin nasıl yapıldığını tüm ayrıntılarıyla öğrenmeye çalıştım. Onları Türkiye’ye getirmeye çalışacağımı söyleyerek kataloglarını, dosyalarını aldım.

Sonuç mu? Hiçbirini Türkiye’ye getirmedim ve Türk eğitmenlerle bunları kendimiz yaptık. Daha önce ritim atölyesi çalışmaları yaptığımız firmalara farklı atölye çalışmalarımızı da önerdik.

Bugün 250’den fazla firma ile 750’nin üzerinde etkinliğe imza atan M3 Works, birlikte çalıştığı 100000’den fazla profesyonel ile Türkiye’nin iş dünyasını en çok eğlendiren şirketi.