"20 Yaşında Patron Olmak" ve eğlenerek para kazanmak mümkün mü?
Çalışmak demek; ciddi işler yapmak, asık suratlı olmak demek midir?
"Girişimcilik" kavramına yeni bir bakış için sizi bu seminere bekliyoruz.
Bayramdan hemen sonra 24 Ekim Perşembe günü saat 10:00'da "eğlenerek para kazanmanın kitabını yazan" genç girişimci
Erdem Genç'i ağırlıyoruz.
Tabi ki Girişimcilik Kulübü'müzün organizasyonuyla.
Malesef kontenjanımız sınırlı, salon dışında kalacak katılımcılarımızdan şimdiden özür diliyoruz :)
Peki bu seminerde ne bulacaksınız?
ERDEM GENÇ'in kaleminden okuyun.
20 YAŞINDA PATRON
OLMAK
Ağaç hep yaşken mi eğilir ya da adam olacak çocuk küçükten
mi belli olur bilemem ama hatırladığım ilk ticari deneyimim beslenme
çantamdakileri okul arkadaşlarıma satmamdı! Bakkal bir babanın dükkanda büyümüş
oğlu olarak ailem harçlık vermezdi. Okula giderken, parayla alacağım –almam
öngörülen- şeyler –örneğin bisküvi ve/veya meyve suyu- zaten yanıma verilirdi.
Oysa ben de leblebi tozu yemek, o abidik gubidik çikolatalardan almak isterdim.
Çareyi ise bendekileri satıp parasıyla bunlara koşmakta bulmuştum.
Anaokulunda palyaçolukla başlayan sanat maceram da
ilköğretim, lise ve üniversitedeki tiyatro çalışmalarıyla devam etti.
Ortaokuldaki okul gazetesinin editörlüğü üstüne lisede rock müzik konulu kendi
dergimi çıkartıp satarak bir nevi iki sevdiğim şeyi, sanatın bir dalları olan
müzik ve edebiyat ile ticareti birleştirmiş oldum. Dergi anca üniversite
yıllarının ortalarına kadar devam etse de beni mutlu eden formülü bulmuştum:
Sanatla uğraşırken para kazanmak.
Rock müzik sevdam üniversite yıllarında devam ederken Rock
Kulübü kurulmasına öncülük ettim. Bu kulüpte düzenlediğimiz partiler ve
konserler ile organizasyon deneyimi kazandım. Nasıl tanıtım yapılır, nasıl ekip
kurulur, nasıl gruplarla anlaşılır, nasıl ses&ışık sistemleri gereklidir
gibi soruların cevaplarını yaşayarak öğrendim. Sonra kendi ticari
organizasyonlarımı yaparak para kazanmaya başladım. Her şey iyi giderken
birikmiş tüm paralarımı ortaya döktüğüm dev bir festivale imza atarak büyük
kazanç elde etmek istedim: Duman, Hayko Cepkin, Erkin Koray, Mine Çayıroğlu,
Yakup aynı festivalde Yedikule Zindanları’nda 2006 Ekim’inde açıkhavada sahne
alacaktı. O gün yağan yağmur festival sonu, benim de en büyük başarısızlığım
oldu. Çok az kişi geldi ve uzun yıllarda ödemek üzere bolca borç birikti.
Bir yandan organizasyon yaparken bir yandan da
Gittigidiyor’da Doğubank’tan aldığım elektronik ürünlerini Anadolu’ya
satıyordum. Bu sırada yaptığım ürün sayfalarını, düz yazı değil de web sayfası
tasarımı şeklinde yapıyordum. Böylece bir gün Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü’nde
çalışan bir doktorun dikkatini çekti ve bana “Sağlık Müdürlüğümüz’ün de web
sitesi yapılması gerekiyor. Burada uygun firma bulamadık. Teklif verir
misiniz?” diye bir mesaj attı. O mesaj benim için Milli Piyango bileti gibiydi.
Düşündüm: Muhtemelen birçok firmadan teklif alacaktı.
Rakipler teklifi ya e-posta ile gönderecekti ya da çıktı alıp kargo ile
gönderecekti. Ben farklı olmak için adamı aradım ve “Sizi bizzat ziyaret ederek
ihtiyaçlarınızı yerinde görmek, buna göre teklif vermek istiyorum” dedim.
Şaşırdı ve memnuniyetle beklediğini belirtti.
Düşük limitli öğrenci kredi kartım izin verdiğince taksitle
bir takım elbise ve dizüstü bilgisayarı ile takım elbisesi olan bir arkadaşımı
yanıma asistanım olarak alıp Zonguldak’a doğru yola çıktık. Bir de bugüne kadar
yaptığım web tasarımları yeterli olmayacağı için iyi web tasarımları yapan bir
arkadaşımın referans sitelerini de yanıma almıştım. Bu genç ve şık beyleri
gören doktor bize güvendi ve işi bize verdi. İş bedeli öyle güzel bir bedeldi
ki bir yıllık kira ve elektrik, su, internet gibi temel giderlerimi
karşılayacak düzeydeydi. Artık kafam rahattı ve yaşayacak parayı kazanmam
gerekiyordu.
Konser organizasyonundaki olumsuz deneyimimden sonra artık
garantili işler yapmak istiyordum. O dönemde de perküsyon popüler olmuştu. Bir
kursla anlaşıp güzel bir markayla ritim dersleri vermeye başladık. Ama bireysel
derslerin geliri düşük, uğraşısı çoktu ve tatmin etmiyordu.
Bir gün P&G’nin ajansı arayıp Rock’n’coke stantlarında
ritim atölyesi yapıp yapamayacağımızı sordu.
Hemen “evet” diye yanıtladım. Hiç referansım olmadığı için elimdeki tek
silahı kullandım: Bütçe. Dört gün boyunca sabahtan akşama kadar dört kişi
çalıştık ve harcadığım para aldığımın iki katını aşmıştı.
P&G standında markaları
olan Braun, Oral B, Orkid ve İpana vardı. Kıvrak bir hamleyle web sitemizin
referanslar bölümüne Rock&Coke ile birlikte altı referans logosu
eklemiştim. Daha sonra Tommy Hilfiger Bursa mağaza açılışları için bir ritim
çalışması istediğinde onları referanslarımızı göstererek ikna ettim. Yedi
referanstan sonra işler aldı yürüdü ve onlarca firmayla çalışma fırsatım oldu.
O yaz dil eğitimi için üç hafta gittiğim İngiltere’de ilk
hafta kursa gitmek yerine Derby’deki Download Rock Festivali’ndeydim. İkinci
hafta dil kursunu tamamladığımda ise kalan bir haftanın İngilizcemi çok da
ilerletmeyeceğine kanaat getirip ritim atölyesi düzenleyen birçok firmadan
randevu aldım.
Onlara Türkiye’de neler yaptıklarımızı anlatıp neler
yaptıklarını sordum. Gördüm ki bu tarz çalışmalar takım çalışmasını
güçlendirmek ve motivasyonu artırmak amaçlı olarak ciddi bir talep görüyor.
Ayrıca ritim dışında dans, koro, fotoğraf, resim, müzik gibi farklı atölyeler
de bulunuyor. Bu atölyelerin nasıl yapıldığını tüm ayrıntılarıyla öğrenmeye
çalıştım. Onları Türkiye’ye getirmeye çalışacağımı söyleyerek kataloglarını,
dosyalarını aldım.
Sonuç mu? Hiçbirini Türkiye’ye getirmedim ve Türk
eğitmenlerle bunları kendimiz yaptık. Daha önce ritim atölyesi çalışmaları
yaptığımız firmalara farklı atölye çalışmalarımızı da önerdik.
Bugün 250’den fazla firma ile 750’nin üzerinde etkinliğe
imza atan M3 Works, birlikte çalıştığı 100000’den fazla profesyonel ile
Türkiye’nin iş dünyasını en çok eğlendiren şirketi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder